Abstract:
Güney Kore’de askeri diktatörlüğün 1987 yılında yıkılmasının ardından 33 yıl geçmiş olmasına rağmen siyasi partiler kurumsallaşmasını tamamlayamamıştır. Demokratik kurumlar başarılı bir şekilde inşa edilirken siyasi partiler örgütlenme, parti-içi demokrasi, parti-seçmen ilişkileri ve liderlik gibi konularda sıkıntı yaşamaktadır. Bu kapsamda, her ne kadar Güney Kore demokrasiye geçişte simge ülkelerden bir tanesi olarak kabul edilse de siyasi partiler ülkenin demokrasiye evrilmesinde en zayıf halkalardan biridir. Bu çalışma, Angelo Panebianco’nun parti kurumsallaşması teorisinin iki öğesinden (otonomi ve sistemlilik) faydalanarak, bu durumun nedenleri üzerindeki durmaktadır. Panebianco’ya göre, otonomi partinin sendikalar gibi dışsal kurumlarla olan ilişkisini tanımlar. Bu aktörler, sivil toplumdan meslek örgütlerine, sendikalardan sermayedarlara geniş bir kümeyi kapsamaktadır. Panebianco’ya göre, bir parti izleyeceği politikayı bu aktörlere göre şekillendirmiyor ve zımni de olsa bu aktörler üzerinde tahakküm kurabiliyorsa, kurumsallaşmıştır. Sistemlilik ise parti içi kurumsallaşmaya işaret eder. Homojen ve tutarlı bir yapı oluşturmak için partinin alt birimlerini kontrol edebildiği merkezi bürokrasiye sahip olması; taşra-merkez ilişkisinde parti içi demokrasiye uygun hiyerarşik bir yapı oluşturulması; tüm alt birimleri aynı şekilde örgütlenmesi; parti finansmanın düzenli ve çok çeşitli olması gerekmektedir. Güney Kore’de parti kurumsallaşması 3 Kim dönemi (1987-2004) ve 3 Kim sonrası dönem (2004-2018) olmak üzere iki dönemde incelenmektedir. Güney Kore siyasetinde, demokrasiye geçiş sürecinde partilerden ziyade liderlerin ön plana çıktığı görülmüştür. Özellikle demokrasiye geçiş sürecinin liderleri Kim Dae-jung, Kim Young-sam ve Kim Jong-pil’in siyasette artan popülaritesinden dolayı bu döneme ‘3 Kim dönemi’ denilmektedir. 3 Kim döneminde sivil toplum kuruluşlarının görünürlüğü ve siyasetteki etkisi artarken siyasi partiler söz konusu sivil toplum kuruluşlarından bağımsız hareket etmiş, kurumsallaşmanın otonomi boyutunda başarılı olmuşlardır. Liderler partileri üzerinde hâkimiyet kurmayı başarmış fakat örgütlenme, iç işleyiş, adaylık ve parti-içi demokrasi gibi (sistemlilik) kriterlerde sınıfta kalmıştır. 3 Kim sonrası dönemde ise sivil toplum kuruluşlarının etkisinin artması partilerin otonomilerini azaltırken örgütlenme ve parti-içi demokraside önemli gelişmeler yaşanmış, liderler güç kaybederken partilerin finansman ve üye yapısının yataylaşması sistemliliği arttırmıştır. Özetle, bu çalışmada mevcut literatürün analizinden ve kamuoyu yoklama verilerinden hareketle, ilk dönemde otonominin güçlü ama sistemliliğin zayıf olduğu, ikinci dönemde ise sistemlilik güçlenirken otonominin zayıfladığı ifade edilmiştir.